Bin bir zahmetle mezun oldunuz, bin bir zahmetle iş buldunuz ancak artık mesleğinizi sevmediğinizden eminsiniz. Sırf düzenli maaş almak için size dayatılan bu koşulları kabul mü edeceksiniz yoksa cesaretinizi toplayıp yeni iş alanlarına mı yöneleceksiniz? Cevabınız ikinci seçenekse uzun ve zorlu bir yolculuğa hazır olun. Çünkü bu yıpratıcı süreçte inatçı olmanız şart!
Öncelikle içinizi rahatlatalım. Para kazanmak ve her sabah kalkıp bir işe gitmek, "mecburen" olduğu için yeryüzünde işine aşkla bağlı insanların sayısı da istisnaları teşkil ediyor. Hele hele eğitim sistemindeki çarpıklıkların, insanların yeteneklerine uygun eğitim alamamaları, ana-baba baskısı, toplumsal durumlar, ekonomik zorunluluklar da eklenince "istediği mesleği seçmek, sevdiği mesleği yapmak" bazı özel kişilerin sahip olduğu bir ayrıcalık gibi görünüyor. Mesleğinizi sevseniz bile, unutmayın ki her gün çok sevdiğiniz bir yemeği yeme zorunluluğuna maruz bırakıldığınızda tiksinebilirsiniz. Ayrıca kimi insanların yapısı rutine karşıdır. Her gün hemen hemen aynı şekilde belirli işleri gerçekleştirme şartı insan ruhuna dar gelebilir...
Biraz rahatladınız mı? O kadar da rahatlamayın keza tüm bunlar "Eh, madem kimse mesleğini sevmiyor, ben de şikayet etmeyi bırakayım" demeniz için geçerli mazeretler değil. Hemen pes edip yelkenleri suya indirmeyin. Olumsuzlukları kendi lehinize çevirmek, mesleğinizi sevebilmek için canla başla çözüm düşünmeniz gerekiyor. Neden mi? Mazeretler kadar haklı sebeplerimiz de var çünkü: İstatistiklerin kanıtladığına göre mesleğine aşık kişiler çok daha mutlu bir yaşam sürüyor ve daha sağlıklı ilişkiler yaşıyorlar. İş yerinde evdekinden daha çok vakit geçirdiğiniz, kimi zaman iş arkadaşlarınızı ailenizden daha çok gördüğünüz düşünülürse mesleğini sevmenin, kendini sevmekle eş anlamlı olduğu sonucuna da varabiliriz.
Sonuç olarak "böyle gelmiş böyle gider" demeksizin bir an önce kolları sıvamaya başlayabilirsiniz.
Önünüzde üç yol ayrımı var: Bunlardan birincisi, başka alanda kariyer yapmak için adım atmak. İkincisi mevcut koşulları iyileştirerek mesleğinizle daha düzgün bir alışveriş sağlamak, üçüncüsü ise hayallerinizin peşinden koşmak. Birincisi, çekimser davranmak isteyenlerin, ikincisi değişikliklerden pek hoşlanmayanların, üçüncüsü ise hayalperestlerin yolu olarak düşünülebilir. Bir yol diğerinden daha değerli ya da bir yol diğerinden daha kötü diyemeyiz. Mesleğinizle ilgili kararlar almadan önce belki de her daim tek yapmayapmanız gereken kendinizi tanımanız. Karakteriniz, beklentileriniz, umutlarınız, hayattaki hedefleriniz size doğru yolu işaret edecektir.
Kendimizi Tanıyalım
Yol ayrımlarına gelmeden önce ilk durağımız, kendimizi tanımak. Şimdi elinize bir kağıt kalem alıp yalnız kalın. Kendinizle ilgili özellikleri alt alta sıralayın. "Yaratıcıyım, tembelim, ikna kabiliyetim yüksek" gibi... Ancak bu özellikleri yazarken, bunların sadece sizin fikirleriniz olmasına ya da başkalarından duymuş olsanız bile sizin, doğru olduğuna içtenlikle inandığınız sıfatlar olmasına özen gösterin. Örneğin, anneniz sizin uykuya düşkün olduğunu söylese de bu, tüm hayat boyu böyle olacağınız anlamına gelmez. Sizi heyecanlandıran bir güne uyanmakta da zorluk çekiyor musunuz, önemli olan bu. Ya da sevgiliniz kararsız olduğunuzu söylüyorsa, belki onunlayken bazı durumlardan dolayı "kararsız" davranıyorsunuzdur. Aslında özünde kararsız biri değilsinizdir. Unutmayalım, hepimiz farklı kişilerin karşısında farklı karakter özellikleri sergileme eğilimi gösteririz. Bu, karşımızdaki kişiyle iletişim kurmak (Ya da kurmamak) için gösterdiğimiz bir tepkidir.
Evet, bu kıstaslara göre emin olduğunuz temel özelliklerinizi sıraladınız. Şimdi sıra, mesleğinizin gerektirdiği özellikleri sıralamaya geldi. Sosyal ilişkileri kuvvetli olmak, hareket etmeyi sevmek, masa başında saatlerce oturabilmek, hitap yeteneği gelişmiş olmak gibi... Elbette her mesleğin aradığı özellikler kusursuzluk kıstasına göre şekillendirilmiştir. Tüm özelliklerin hepsine birden sahip olmanız beklenemez. Ancak mesleğinizin beklentileri ile sizin doğal karakteriniz ne kadar uyum içindeyse ve ortak nokta ne kadar çoksa mutluluk şansına o kadar yakınsınızdır.
İçi Beni, Dışı Seni Yakar!
Yol ayrımlarına gelmeden önce ikinci durağımız, her şeyin uzaktan kusursuz ve mükemmel görünebileceği ve bunun da aldatıcı olacağını kavramak olmalı. Özendiğiniz bir meslek var. Çocukluğunuzdan beri hayaliniz olduğunu bile söyleyebiliriz. Ya da "hayatınızın mesleği" değil ama size uygun gibi geliyor. Yıllardır bu mesleği yapanlarla konuşun, onlardan açıklıkla ve dürüstçe, nefret ettikleri yönleri sıralamalarını isteyin. Siz, ilk etapta anlattıklarına kulaklarınızı kapatmak isteyeceksiniz; elbet her mesleğin zor yanları olduğunu düşünerek kendinizi avutacaksınız. Şimdi gözlerinizi kapatın ve kendinizi, o çok özendiğiniz mesleği icra ederken hayal edin. Bu, arzu ettiğiniz elbiseyi satın alıp, üç-beş kez giydikten sonra geçecek bir heves olabilir mi? Sonuçta alışveriş yapmıyoruz. Yaşamımızı, çevremizi, ilişkilerimizi seçmeye çalışıyoruz. Dikkatli davranmalı, araştırmalar yapmalıyız.
Ayrıca, hayali ve ulaşılamaz bir meslek yaratmak, zihnin size oynadığı oyunlardan biri de olabilir. Yani, "orada bir meslek var uzakta, o benim mesleğimdir" diyerek, kendinizi kandırıyor olabilirsiniz.
YOL AYRIMLARI
Çekimserler İçin: Başka Hangi Meslek?
Evet, kendinizi tanıdıktan ve hayalini kurduğunuz o mesleğe acı gerçeklerin gözlüğüyle baktıktan sonra şimdi geldik yol ayrımına. Tamam, artık eminsiniz, mesleğinizi sevmiyorsunuz. Ancak tekrar bir sağlamasını yapalım. Yine bir listeyle işe başlayalım. Mesleğinizle ilgili olarak neyi sevmiyorsunuz? Yoğun çalışma saatlerini mi, aldığınız ücreti mi, çalışma arkadaşlarınızı mı, terfi imkanının olmayışını mı, emir almayı mı? Eğer listenizde bunlar varsa, bunlar sizin mesleğinize özel koşullar değil. Bunlar herhangi başka bir meslekte de karşınıza çıkabilir. Muhtemelen yeni bir mesleğe geçtiğinizde de aynı dertlerden muzdarip olabilirsiniz. O halde mesleğinizi özel kılan ve sizinle uyuşmayan yönleri neler? Eğer bunları ortaya çıkarabilirseniz bu niteliklerin bulunmadığı meslek arayışına başlayabilirsiniz. İşinizden ayrılmadan saha araştırmalarına başlayın. Gözünüze kestirdiğiniz meslek ya da meslekler neler? Onlarla ilgili ne kadar bilgiye vakıfsınız? Sizin karakter yapınıza uygun olduğuna emin misiniz? Aldığınız eğitim, o mesleğe geçmenizi sağlamıyorsa, "alaylı" olarak ya da ek eğitimler alarak kendinizi geliştirmeniz mümkün mü? Eğer yeni bir yola çıkmak konusunda çekimserseniz işinizi yitirmeden, kendinizi diğer mesleğe uygun kılacak hazırlıklara başlayabilirsiniz. Bunu yapacak zamanınız olmadığını düşünüyorsanız, şimdi de fedakarlık yapma ve tutumlu olma zamanı. Harcamalarınızı, özel zevklerinizi minimuma indirin, para biriktirin. En az üç ay çalışmadan yaşayabilecek kadar paranız olsun. Vakti geldiğinde de istifa ederek hayatınızı değiştirmek için atılıma geçin. Yaşınızı, mesleğinizdeki tecrübenizi hesaplamayın, değişimden korkmayın. Hatırlatalım, kimi başarı öyküleri 40 yaşından sonra mesleğini değiştirenlerden çıkmıştır. Ünlü yazarlar, kâşifler hep belirli bir yaştan sonra hayallerini gerçekleştirme şansı bulmuştur.
Değişmek İstemeyenler İçin: Mevcut Mesleğimi Nasıl İyileştirebilirim?
Yok yok, daha önce de denediniz ya da düşündünüz. Değişim, yeni bir hayat, çaba, hayal kırıklığı demek... Tüm bunlar size göre değil. Tamam mesleğinize aşık değilsiniz ama en azından düzenli bir işiniz var, gidip geliyorsunuz işte... Siz düzenli olmayı, yarın ne olacak diye endişelenmemeyi seviyorsunuz. Zorla güzellik olmaz. Peki, değişmeyin, sadece bu kararınızı korkularınızın yönlendirmediğinden emin olun. Atılıma geçmek için tembel ve rahatınıza düşkün olabilirsiniz. Bunu mazur görebiliriz ancak sırf korktuğunuz için koltuğunuzda oturmaya devam ediyorsanız bu, uzun vadede acı çekmenize neden olabilir. Korkularınız gelecekte pişmanlıklar olarak karşınıza çıkabilir ve o zaman da çoktan iş işten geçmiş olacaktır. Yine de statünüzü korumakta kararlıysanız, sizi canlandıracak birkaç tavsiyemiz var. Şimdi günlük, aylık işlerinizi düşünün. Acaba hep rutin olarak yaptığınız işlerde biraz yaratıcılık mümkün mü? Örneğin İngilizce öğretmenisiniz ve her yarıyıl aynı şeyleri sıralamaktan bıktınız. Müfredattan ayrılmadan, film izleterek öğretmek istediğiniz kelimelerin, gramerlerin örneklerini orada gösterebilir misiniz? Ya da çocukların İngilizce şarkı sözleriyle ilgili olduğunu bilerek, vereceğiniz ödevler şarkılarla ilgili olabilir mi? Bambaşka iş alanlarında çalışanlar da benzer küçük dokunuşlarla, işi hem kendileri hem diğerleri için daha keyifli hale getirebilir. Mesleğiniz böylesi yaratıcı dokunuşlara uygun değilse, mesafeli olduğunuz ya da aranızın kötü olduğu iş arkadaşlarınızla, dışarıda toplu buluşmalar, hafta sonu doğa içinde geziler düzenleyerek, ortamınızı daha çok sevmenizi sağlayabilirsiniz.
Eda Başar
Is dedigin sey genelde zorluklarla dolu bir surec demek. Zaten her is tikirinda gidecek olsaydi kimse o isi yapman icin sana para odemezdi. Yani is demek sorunlarla bogusmak demek bunu kabullendikten sonra hayati hobilerimizle renklendirmemiz lazim.
YanıtlaSilHobiyi ise cevirmek ise buyuk bir hata, bunu tecrube ettim defalarca. Eninde sonunda cok sevdigin hobilerinden bir bir sogumaya basliyor insan cunku.
Neyse ben islerime doneyim :)
http://stylishtimes.blogspot.com/
"Yani is demek sorunlarla bogusmak demek bunu kabullendikten sonra hayati hobilerimizle renklendirmemiz lazim."
YanıtlaSilGerçekten çok güzel bir yaklaşım :) Bende özel sektörde çalışıp çalışıp kazandığım aylığımla beni mutlu eden habilere vakit ve nakit ayırıyorum.
etkilendim güzel bir yaklaşım ve paylaşım.. Ben de mesleğimi sevmiyorum ama şuan işsiz olduğum için o sevmediğim mesleğimi özler oldum :(
YanıtlaSilSevgili 'Sessizce',
YanıtlaSilBirde öyle bir durum var değil mi? Ben şuan yaptığım mesleğimi tam olarak kendime yeterli görmesemde seviyorum. En azından ilerisi için bana önemli bir basamak. Yalnız bazen öyle bir deliriyorum ki vallahi diyorum bırakacağım işi evimin kadını olacağım :) Daha yeni 10 yıldır çalışan arkadaşım işten ayrıldı. İlk zamanlar kendini yıllık izinde gibi hissediyormuş. Sonra günler geçtikçe çok zor olduğunu söylüyor. İnsanın iyi kötü bir işinin olmasının ne kadar önemli olduğunu dile getiriyor. İnsan bazende elindekini kıymetini bilmeli sanırım...
Ben mesleğimi seviyorum ama şu andaki işimdeki sektör mesleğim ile birleşince ortaya çıkan sonuç tatmin etmiyor. Evime aşırı uzak oluşu ve çalışma saatleri ise ayaklarımın geri geri gitmesine sebep oluyor ama tecrübe edinmek ve bir sonraki aşamada daha çok istediğim şeyi yapabilmek için sabrediyorum. Çekimser gibi gözüksem de her an hayalperest de olabilirim tatlım :)
YanıtlaSil