21 Kasım 2012 Çarşamba

Kına Gecesi İçin Not

Önümüzdeki yaz aylarında kısmetse, Allah nasip ederse kız kardeşimin düğün telaşı olacak. Eğğ mağlumunuz düğünden öncede kına gecesi yapılacak. Benim en sevdiğim etkinliklerden biri :) Etkinlik derken... hahaha gelenek - görenek - örf - adet hepsini içeren bir gece :) Benim kına gecem gerçekten çok güzel olmuştu. Ama o zamanlar blog aleminde bu kadar paylaşım içinde değildim. Olaya genel bir çerçeveden baktığım için şimdiki bayanların yaptığı gibi ayrıntılı bir kına gecesi yoktu :) Temel amaç: ankara havasından girip, roman havasını "kınayı getir aney" türküsüyle bölüp geceyi halayla kapatmaktı :) Bizde bütün hepsinde üstün başarı göstermiştik :) Ama bu blog dünyası bana çok şey kattı. Kız kardeşimin kına gecesi ve düğünü için aklımda 1001 tane bomba gibi fikir var :) Gelin olacak blog sahibesi arkadaşların yüreğine, paylaşımına sağlık canlarım benim. Bir elbise var. Görür görmez aklıma "bundan harika kına gecesi elbisesi olur" dedim. Siyah straplez bir elbise giyse, tüt deniyor sanırım. Resimdeki gibi belden kemerli kabarık bir tütü hazırlanır. Misafirler gelirken karşılama, hoş geldin beş gittin muhabbetinde sade elbiseyle durur. Gece başlayacağı zaman kemerli tütüsünü takar. Bak vallahi bunu buraya not alayım ben :)

20 Kasım 2012 Salı

Dramın Dibine Vursaymışsınız

Dün işten sonra dişçi randevum vardı. 2 yıldır özene bözene büyüttüğüm, el bebek gül bebek baktığım bir tanecik yirmilik dişimi çektiler. Bende kendi kendimle gurur duyuyorum. Milletinki nasıl sorun çıkartıyor. Benim ki ağır ağır ama emin adımlarla çıkıyor diyordum. Diyordum ki... günümü gördüm. Benim kıymetlim yirmilik dişim önündeki dişi çok kötü çürütmüş. Arkasında da kocaman bir kuyu açmış. Yediğim içtiğim oraya doluyormuş. İlk kez dişle ilgili bir problemin oluyor. Yirmilik diş konusunda da çok korkuttular. Dişçi koltuğuna oturdum. Uyuşturucu iğneyi yaptılar. Doktorun yardımcısı diş çekim aletlerini getirdi. Benim bir elim ayağım boşaldı. Doktor geldi. Korkudan elim ayağım en komiği de çenem tir tir titriyor. Doktorla hemşire gülmekten koptular :) Dişçi de kayınvalidemlerin aile doktoru tanıdık yani.  Neyse diş doktoru Volkan bey 10 numara 5 yıldız iş yapıyor vallahi. 30 saniye sürdü çekmesi. Sonra ben rahatladım. Dişimide peçeteye sardım aldım :) Eve geldik. Televizyonun karşısına bir güzel uzandım. Kociş de üstümü örttü. Kumandayı verdi. Ohh sağ yanağım çenem uyuş uyuş gözlerim de uyku mahmurluğu... Dedim ki güzel bir film bulayımda izleyim. O sırada show tv sanırım. Tv'de ilk kez "Unutma Beni" reklamı. 

Dedim dur bakayım izleyelim. Allahım film başladı. İki genç insan, tatlı tanışma aşk, evlenme teklifi... Diyorum bu film kesin drama bağlayacak. Adından belli zaten. Ben her an tetikteyim. Derken beklenen oldu. Filmde dramın dibine vurdular. Ağla ağla... çenemin yarısı uyuşuk. Ağlarken hıçkıramıyorum da... Eşimde hiç sevmez ağlak filmleri. Film reklama giriyor bizimki yalan dünyadaki Selahattinin TEB Banka reklamı var ya, onu açıyor beni güldürmeye çalışıyor ama film damarlarıma işlemiş. Dramın dibine vurdum. Neyse film bitti yatma vakti geldi. Sarmaş dolaş olduk yatıyoruz. "Kociiii dişimi ucundan deldircem. Kolye yapıcam. Sende o kolyeyi takıcaksın. Takarsın dimi... Ölürmölürsem beni unutmazsın dimii??" Demek ki neymiş? Yerli yersiz drama bağlatcak film izlenmezmiş. Ama yok sen diyorsan ki... ben melankoliğe bağladım. Şöyle ağlayıp rahatlamam lazım. O zaman aç izle kardeşim. Filmin adı Beni Unutma

Şimdi ki Aklım Olsa Yedek Gelinlik Alırdım

Düğün zamanı yaklaşırken gelinlik telaşı başladığında aklımda iki kesinleşmiş istek vardı. 
1. Straplez olacak
2. En kabarık olacak
Ve en nihayetinde de straplez kocaman kabarık eteği olan gelinliği aldım :) Fakat hesaba katmadığım bir ayrıntı vardı. Alternatif bir gelinlik daha alsam tam süper olurmuş. Bizim düğün gece yarısı saat 00.30'a doğru bittiğinde büyüklerle vedalaşıldı. Sonra 25 - 30 kişilik bir grupla bara eğlenmeye gittik. Sabaha doğru 4.30'da bardan çıktık çorbacıya gittik. Eve döndüğümüzde saatler 5.30'u , kafalarımız bir milyonu gösteriyorudu :) Kelimenin tek anlamıyla eğlencenin dibine vurduk. Amma ve lakin gel gelelim. İlk giydiğimde " Allahımmm bu gelinliğin içinde nede mükemmel duruyorum. Hiç ama hiç çıkartmak istemiyorum bu gelinliği. Bugün bitmesin istiyorummmm tanrımmmm" diye bağırışlarım Allahın bir boş vaktine denk gelmiş olacak ki... Sabah kuaförde saat 10 sularında üzerime giydiğim on damacana ağırlığındaki gelinliğimi tamı tamına 19 buçuk saat üzerimde taşıdım. Halbuki şimdi sakin kafayla düşünüyorum da... şuan üstte ve altta örnekleri görmüş oldunuz tarzda beyaz mini bir yedek gelinlik vari bir elbise alsaydım. Gece düğün bittiğinde kocaman koskocaman esas gelinliğimi çıkartırdım. Mini mini süper yedek gelinliğimi giyerdim. Düğün sonrası eğlenceye de kuş gibi giderdim :) 
Tabikisi benim için geçti bolu pazarı benim eşek niğde yollarında... 
Demem o ki... "Düğün bize yetmez!! biz çılgınlar gibi eğlence düşkünü bir aileyiz, eşiz, dostuz" diyorsanız bence mutlaka yedek minik bir gelinlik alternatifiniz olsun derim ;)



16 Kasım 2012 Cuma

Twilight Breaking Down Part 2 Galası

Alacakaranlık serisinin son filmi, Twilight Breaking Down Part 2 sanırım bugün Türkiye'de vizyona giriyor. Ben ilk olarak 2008 yılında çekilen Alacakaranlık (Twilight) filmini beğenmiştim. Yani serinin ilk filmi... Kristen Stewart (Bella Swan) ve Robert Pattinson (Edward Cullen) ilk tanışıyor, ufak ufak yakınlaşıyor, aşk kıvılcımları, kurtlar, vampirler, faniler... Aşk, tutku, ihtiras, entrika :) "Alacakaranlık Efsanesi: Şafak Vakti - Bölüm 2" filminin Los Angeles galası 12 Kasım Pazartesi günü Los Angeles'da yapıldı. Filmin galasına ilgi büyüktü. Filmin neredeyse bütün çalışanları oradaydı. Ayrıca Kristen Stewart ve Robert Pattinson skandaldan sonra basında ilk kez bir galada bir araya geldi. Kristen'nın Los Angeles galasında giydiği transparan ağırlıklı kıyafeti bütün dikkatleri üzerine topladı.
"Alacakaranlık Efsanesi: Şafak Vakti - Bölüm 2" filminins Londra galasında ise yine transparan ağırlıklı palet,pul ve dantel işlemeli siyah tulumu ise göz dolduruyordu.

13 Kasım 2012 Salı

Bu Geyik Bizi de Vurdu!

Eş:    Aşkım Kasımda Aşk Başkadır biliyorsun dimi??
Ben:  ................hımmm (başka birşey düşünüyorum belli)
Eş:    Eylül müydü? Kasım mıydı?
Ben:  Efendim ...?
Eş:    Eylüldemi başkaydı Kasımdamı başkaydı?
Ben:  Neden bahsediyorsun yahu başka olan ne?
Eş:    AşK diyorum... Kasımdamı başkaydı, Eylüldemi Başkaydı?
Ben:  Şaka mı yapıyorsun?
Eş:    Yok yaa biz şimdi kasımda değilmiyiz?
          Kasımdayız. Bu şimdi benim aklıma nereden geldi?
          Demek ki Kasımda Aşk Başka Aşkım
Ben:  Diğer aylada Aşkımıza noluyor?
Eş:    Amann yaa bir şey dedim burnumdan getirdin. Tamam Yok bir şey...
Ben:  Sen ciddisin ama ben bu geyiği bloguma yazarım nihahahahaa :)
          Ohh bee herkes yapıyordu bir biz eksik kalmıştık. Valla tam olduk şimdi. 

12 Kasım 2012 Pazartesi

Tatlı Uyku Çekimi

Bir hafta yedi gün... Ben altı günü çalışıyorum. Haftanın altı günü sabah yedi yirmide alarm çalıyor. Allah'ım o uyku mahmurluğuyla alarmı beş dakika ertele diyorum. Beş dakika sonra yine çalıyor. Yine ertele diyorum. Uyku bir insana bu kadar mı tatlı gelir. Battaniyeye dolanıyorum. Sarıp sarmalanıyorum. Tutsun, bırakmasın beni istiyorum. Kocişe dönüyorum koynuna sokuluyorum. Sarılıyorum. Beş dakika sonra yine alarmın sesi kulaklarımızda. Bu son ihtardı kalkmamız lazım diyoruz. "Pazar günü hiç kalkmayacağım bütün gün yatacağım" diye kendimi telkin ediyorum. Pazar günü geliyor. Saat sekiz buçuk. Kendiliğimden gözlerimi açıyorum. Bakıyorum daha çok erken ama hafta içi olduğu kadar tatlı değil uyku... Sırf uyumak için uyuyorum. Saat dokuz... Saat dokuz buçuk... kalkıyorum. Uyku sıradan bir fiile dönüşüyor. Nerede peluş battaniye ile sarılmalar... Yok... İnsan oğlu işte elinde olmayan her zaman tatlı geliyor. Elde ettiğinde ise anlamını yitiriyor. 

10 Kasım 2012 Cumartesi

10 KASIM...

Ey milletim 
Ben Mustafa Kemal'im 
Çağın gerisinde kaldıysa düşüncelerim 
Hala en hakiki mürşit değilse ilim 
Kurusun damağım dilim 
Özür dilerim 

Unutun tüm dediklerimi 
Yıkın diktiğiniz heykellerimi 

Özgürlük hala 
En yüce değer 
Değilse eğer 
Prangalı kalsın diyorsanız köleler 

Unutun tüm dediklerimi 
Yıkın diktiğiniz heykellerimi 

Yoksa çağdaş medeniyetin bir anlamı 
Ortaçağa taşımak istiyorsanız zamanı 
Baş tacı edebiliyorsanız 
Sanatın içine tüküren adamı 

Unutun tüm dediklerimi 
Yıkın diktiğiniz heykellerimi 

Yetmediyse acısı şiddetin savaşın 
Anlamı kalmadıysa 
Yurtta sulh dünyada barışın 
Eğer varsa ödülü silahlanmayla yarışın 

Unutun tüm dediklerimi 
Yıkın diktiğiniz heykellerimi 

Özlediyseniz fesi peçeyi 
Aydınlığa yeğliyorsanız kara geceyi 
Hala medet umuyorsanız 
Şıhtan şeyhten dervişten 
Şifa buluyorsanız 
Muskadan üfürükçüden 

Unutun tüm dediklerimi 
Yıkın diktiğiniz heykellerimi 

Eşit olmasın diyorsanız kadınla erkek 
Karaçarşafa girsin diyorsanız 
Yobazin gazabından ürkerek 
Diyorsanız ki okumasın 
Kadınımız kızımız 
Budur bizim alın yazımız 

Unutun tüm dediklerimi 
Yıkın diktiğiniz heykellerimi 

Fazla geldiyse size 
Hürriyet cumhuriyet 
Özlemini çekiyorsanız 
Saltanatın sultanın 
Hala önemini anlayamadıysanız 
Millet olmanın 
Kul olun 
Ümmet kalın 
Fetvasını bekleyin şeyhülislamın 
Unutun tüm dediklerimi 
Yıkın diktiğiniz heykellerimi 
RAHAT BIRAKIN BENİ

Süleyman Apaydın



9 Kasım 2012 Cuma

İzlemeye Değer Film Önerilerim 3

İzlemeye değer üçüncü filmimiz ise : Kolombiyalı: İntikam Meleği
Ben güçlü bayanlara hayranımdır. Hatta iyi dövüşüyor ve iyi savaşıyorsa :) Tabi haklı sebepleri olmalı hahaha :) İşte bu film izlenmeli ve bir kadının intikamını sonuna kadar nasıl aldığını görmelisiniz. 

Yapım: 2011 - ABD,  Fransa, 
Tür: Aksiyon,  Dram,  Macera, 
Süre: 107 dakika
Yönetmen: Olivier Megaton, 
Oyuncular: Zoe Saldana, Cliff Curtis, Amandla Stenberg, Callum Blue, Lennie James, Graham McTavish, Jordi Molla, Beau Brasso, Billy Slaughter (ı), Affif Ben Badra, Monica Acosta, Cynthia Addai-robinson, Max Martini, Ricky Vo, Doug Rao, Beau Brasseaux, Julian Sedgwick, Jesse Borrego,

Konusu: Yıl 1992. Yer Kolombiya. 9 yaşındaki Cataleya anne babasının katledilişine seyirci olur ve kendisi de katledilmekten kılpayı kurtulur. Bir gangster olan amcası Emilio ile Amerika Birleşik Devletleri’ne sığınır. Bundan onbeş yıl sonra, bir kiralık katil olarak amcası için çalışacak ve geride hep anne babasının katilleri için bir kartvizit bırakacaktır: Her kurbanın göğsüne çizdiği bir orkide. 

İzlemeye Değer Film Önerilerim 2

İkinci filmimiz bir çoğunuzun izlemiş olabileceği amma ve lakin izleyenlerin tekrar izlemesini izlemeyenlerin mutlak suretle izlemesini istediğim bir film... Ooooo 1 2 3 : V For Vendetta


Yapım: 2005 - ABD,  Almanya,  İngiltere, 
Tür: Bilim Kurgu,  Aksiyon,  Dram,  Gerilim,  Politik, 
Süre: 132 dakika
Yönetmen: James Mc Teigue, 
Oyuncular: Natalie Portman, Hugo Weaving, John Hurt, Stephen Rea, Stephen Fry, Eddie Marsan, Ben Miles, Rupert Graves, Roger Allam, Sinéad Cusack, Natasha Wightman, John Standing, Clive Ashborn, 
Senaryo: Andy Wachowski, Larry Wachowski, Alan Moore, Lana Wachowski, David Lloyd, 
Senaryo (Kitap): Alan Moore, David Lloyd, 
Yapımcı: Andy Wachowski, Larry Wachowski, Joel Silver, Lana Wachowski, Grant Hill,

Konusu: V olarak bilinen maskeli bir adam, geleceğin totaliter rejimle yönetilen İngilteresi'nde korkuyla sindirilmiş halkına egemenliği geri verebilmek için şiddete başvuran biridir. V İngiltere halkını, kendisiyle Guy Fawkes günü olan 5 Kasım’da Parlamento’nun çevresinde buluşmaya davet eder. Ve tabiki filmden unutulmaz replikler:

” Bu maskenin altında bir yüz var, ancak benim değil. Ne altındaki kaslardan daha ‘ben’dir o yüz… Ne de altındaki kemiklerden. Bu maskenin altında etten daha fazlası var.
Bu maskenin altında bir fikir var! Ve fikirler kurşun geçirmez. ” (V)

Evey Hammond : Şimdi beni öldüreceksin değil mi?
V : Seni 10 dakika önce öldürdüm, sen uyurken.


“Bu gece size en ciddi yeminimi ediyorum.
Adalet hızlı olacak, dürüst olacak
..ve merhametsiz.. “(V)

“Toplumlar, kendi devletlerinden korkmamalı. Devletler, kendi toplumlarından korkmalı. Bina nasıl bir sembolse, onu yıkma eylemi de bir semboldür. Sembollere anlam kazandıran insanlardır. Tek başlarına semboller anlamsızdır ama yeteri kadar insanla bir binayı havaya uçurmak dünyayı değiştirebilir.” (V)

İyi Seyirler Dilerim



İzlemeye Değer Film Önerilerim 1

Malumunuz her gün bir maç koymuşlar. Hatta bizim maçlar bitiyor. Yabancı maçlar başlıyor. Salonda eşim bir koltukta ben bir koltukta... Eşimin önünde pc ve tv. PC de iddia siteleri, tv de maçlar. Canlı canlı oynuyor. Canlı canlı izliyor. "Merak etme bir gözümde sende" diyor. Arada yanıma gelip muck mucuk öpüyor. Öpüyor ki cazırdamayım. Öpüyor ki dırdır vırvır yapmayım. Bende bazen alıyorum mesajı susuyorum. Bazende alıyorum mesajı basıyorum isyanı :) sanırım muayyen günüme göre değişiyor. Ama daha çok arıza çıkmasın diye kendime uğraşlar buluyorum. Son günlerde de film izlemeye verdim kendimi. Ben filme dalıyorum. Eşim maçlara :) Arada bir yokluyoruz birbirimizi "yeaawrumm keyfin nasıl? bende iyiyim. birazdan 5 dk ara verip meyve tabağı hazırlayalım mı? 
ben: tamam sus şimdi en heyecanlı yeri... 
yada 
o: tamam sus şimdi gol olacakkkkk ve gooooolllllllll"
İzlediğim filmleri beğenince dedim ki "belki haftasonu evinde vakit geçirecek birileri vardır." izlemeye değer film arıyorlardır. Dur ben bir iki filmi önereyim" 
Hazırmıyız :) bak biliyorsan anlatmıyım :) hani bazı kişiler fıkra anlatmaya böyle başlar ya :) bende "bak izlediysen anlatmayım" diyorum :) şaka şaka izlediysende es geçiver bu postu napalım üzülme küsme yok bende ;)

İlk filmimiz : Zamana Karşı

Orjinal Adı: In Time 
Yönetmen: Andrew Niccol 
Oyuncular: Justin Timberlake, Olivia Wilde, Shyloh Oostwald, Johnny Galecki, 
Senaryo: Andrew Niccol 
Görüntü Yönetmeni: Roger Deakins 
Müzik: Craig Armstrong 
Tür: Bilimkurgu - Gerilim   Süre: 109 dk. 
Yapım: 2011, ABD

Konusu: İnsanların yaşlanmayı durdurduğu yakın bir gelecekte geçecek olan filmde insanlar 25 yaşından sonra artık daha fazla yaşlanmayacağını ve ölümsüzlüğün sırrına erişildikten sonra yaşananları anlatan bir yapım. Parayı ortadan kadırmışlar. Afişte Justin'nın kolundaki fosforlu zaman dilimi var ya.. İşte insanların varı yoğu bu zaman olmuş. Fabrikada bir gün çalışıyorlar 23 saat kazanıyorlar. Mesai bitimi bileklerine 23 saat yükleniyor. Bir bardak kahve alacaklar diyelim. Yine kollarındaki zamandan veriyorlar. Atıyorum bir bardak kahve 5 dakika. Otobüse biniyorsun hayatından 2 saat ödüyorsun. Zamanı tükenen anında zıng diye ölüyor. Parası olanın sonsuza kadar yaşayabileceği bir dünya. Filmde, zamanın altın değerinde olduğu bu yeni dünyada insanlar, ölümsüzlüğün peşinde koşarak hayatta kalma mücadelesine girmektedirler. Bu nedenle, nüfus artışının son haddeye varmasıyla, yeni düzenlemelere girişen insanoğlunun hikayesi filmde anlatılıyor.
İyi Seyirler Dilerim

8 Kasım 2012 Perşembe

Alışveriş Yapamama Nedeni

Bence, bir bayanın alışveriş yapamamasının iki nedeni vardır.
Bu iki sebep bir bayanı alış veriş yapmaktan alıkoyar. Normal şartlarda bu ters orantının tam tersi olması gerekir. Yani "Paran ÇOK, Kilon AZ" olmalıdır. Çıktığın alışverişten mutlu mesut dönmek istiyorsan takibi... Şuan benim elimi kolumu bağlayan, beni alışverişten alı koyan kilomun 3-5 fazla olması. Her alışverişe çıktığımda "yaa... bir kaç hafta sıksam dişimi zayıflasam da şu elbisenin bir beden küçüğüne girsem. Amannn gördün mü işte pantolonu giydim yanlardan simitler çıktı. Dur ben biraz şu yanları eriteyim de sonra alışverişe çıkayım." Sanki bir kaç hafta sonra Victoria Secretin melekleri gibi süzülcem mağazalarda. İnanırmısınız bu yüzden bir kaç aydır kendime hiç bir şey alamıyorum. Şimdi diyeceksiniz "eğğ insanın kendisiyle barışması lazım." Ben zaten kendimle barışığım. Fakat iki kilo bile tartıda fazla görsen batıyor yahu... Hadi yapmayın allah aşkına anlıyorsunuz beni. Ya bu sıra aşırı zayıflık takıntısı oluştu bende.  Ama sadece düşünce olarak bir takıntı. İcraata dönüşmüyor çünkü. Fazlalıklardan kurtulmak için yaptığım hiçbir şey yok. İşin aslı evlendiğimde 52 kiloydum. Çıtı Pıtı fıstık gibiydim ayol :) Şimdi tam 6 kilo aldım :( Evet bu bir itiraftır. Düzenli yaşama geçmek. Her öğünü saati saatine fazlasıyla yemek, mutluluk, rahatlık... Bir sürü sebep sayabilirim bu +6 kilo için. İşte bu sebepten ötürüde şuan alışverişe çıktığımda "bu ben değilim ki !! benim ideal kilom 52. Öyleyse bu alışveriş bu kiloda yapılmaz. Maazallah yarın bir gün eski kolama dönerim. Bu aldıklarımda bana bol gelir. Ha ha hayyy diyorum. Ama bir türlü eski kiloma düşmek için bir şey yapmıyorum. Evet bu bir iç dökmedir. Kendi içimde yaşadığım pişmanlık ve suçluluk duygusunu paylaşmadır. Beni dinlediğiniz için teşekkür ederim canlar. İyi ki varsınız :) 


7 Kasım 2012 Çarşamba

Anne Eli Değ(me)miş Gibi

Mutfağı, asıl işlevi dışında "yan gel osman, her yer bostan" felsefesiyle bütünleştiriyorum. Bundan sonra belirsiz bir süreyle "mutfakta yatış" yapmam söz konusu olacaktır. Tabi ki bu durum sizi değil, evde bizzat benden yemek talebi olan eşimi ilgilendirmektedir. 
Eşimin yemek konusunda Türkan Şoray kanunları vardır.

YEMEM !!!

Onu YEMEM !!!
Bunu YEMEM !!!
Şunu YEMEM !!!

YEMEM Allah YEMEM

Kuzu eti YEMEM
Balık YEMEM
Tereyağ YEMEM
Beyaz peynir YEMEM
Omlet YEMEM 
Barbunya YEMEM
Kıyma YEMEM 
Mantı YEMEM
Değişik soslu yemek YEMEM
Baharatlı YEMEM
Patates yemeği YEMEM
Mantar YEMEM
Zeytin yağı YEMEM
.
..
...
.....
Bu liste böyle uzayıp gider. Hepsine kendisine göre bir alternetifi var tabi. Mesala beyaz peynir yemez. Bir peynir var. Böyle ağıza atıncı gıcırdıyor. Köy peyniri diye satılıyor. Bir tek onu yer. Mantı yemez. Sadece makarna mantısı yer. Şu midye kabuğu gibi makarna var ya.. Hııh işte onu dolduruyoruz. Mantı diye onu haşlıyoruz. Yok o kokuyor. Yok bu tütüyor. Yok karnım ağrıdı. Yok mideme dokundu. Ben omlete bayılırım. Ama omlet YEMEZ. Yağda yumurta kırılır. Onun bir pişme ayarı var ağız tadına göre. O ayarı tutturabilirsen yer. Yoksa onuda YEMEZ. Kaç sabah iki kişilik yağda yumurta kırıp, ona göre ayarı tutmadığı için tek başıma yedim. Artık ben yapıyorum zaten. Son tutmayan ayarda çıkan tartışmadan sonra yağa yumurta kırılacaksa eşim kırar. Ayarı tutarsa yer tutmazsa yine hepsini ben yerim. Ben soslu makarnaya bayılırım. Soslu baharatlı YEMEZ. Sadece salçalı olabilir. Ben bir balık yerim. Aman allahımmm. Keyifle, ellerimle en küçük kılçığına kadar sıyırırım. Ama balık YEMEZ. evlendiğimizden bire evimizde bir kere bile balık yenmedi. Sağ olsun kayınvalidem benim için yapar. Ben balkonda balık yerim. Bey mutfakta kendi yiyebildiği bir yemek yer. Zaten o gün de kesinlikle öpmez beni balık yediğim için. Kokuyormuşum :) Tereyağlı pilava bayırım. Pişince böyle mis gibi kokar. Ohh özledim valla. Evlendiğimizden beri eve tereyağıda girmedi. 

Şimdi diyeceksiniz ki, kendin için al, yap, ye... Ama oda olmuyor işte. tek kişilik yapası gelmiyor insanın. Zaten sevmediği şeyler kokunca rahatsız oluyor. Zaman içinde insan sevdiği yemekten de soğuyor mu noluyorsa aramıyorsun bir süre sonra. 

Bulgur işlerini çok sever. Ama anacım bende oturup sıkma köfte, içli köfte nasıl yapayım?? Kayınvalidem çok güzel yapar. Zaten bulgurlar cinsine göre ayrı ayrı çuvalla alınır.  Ben bir tek bulgur pilavı yapabiliyorum :) Ezikmiyim neyim ben yahu :)

Çoğunlukla kayınvalidem de yemek yiyoruz. Bir iki gün dışarda yiyoruz. Evde yenceksede ızgara makarna çorba falan yiyoruz. Günler geçip gidiyor. Bu kadar yemek mevzusu nereden çıktı diyeceksiniz? Dün akşam işten yorgun argın döndükten sonra... Ispanak yapayım da sebze yemiş olalım dedim. Yıkaması ayıklaması... Uğraştırdığını hepiniz bilirsiniz. Neyse yaptım. Ispanağın içinede 100 gr kızzzz azıcık da dana kıyma koyayım dedim. Yoğurtlayıp yeriz. Elim kırılsaydı da koymasamıydım ??  Ben şimdi ne diyeyimmmm?   Yarimmm Beyimmm Erimmm geldi ıspanaktan bir kaşık aldı. " Naptınnn yaa? ne koydun buna? ala ala hiç anneminki gibi olmamış!! Ben bunu yiyemem ki? kızmazsın dimi aşkım? valla yiyemicem" Onun tabağını aldım. Benikinide aldım. Tencereyide aldım. Döktüm çöpe. Uğraşımla emeğimle birlikte... Sağlık olsun. Birtabak bulgur pilavı olsun bizim olsun. Ben ne diyeyim...?





Bunlar da ilginizi çekebilir:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...